Aslında bu sorunun cevabı basit: kendileri ile ilgili olan her konuda. Ancak tabii ki bu noktada dikkat edilmesi gereken iki önemli etken var: Bunlardan ilki çocukların yaşları ve buna bağlı olarak gelişimsel düzeyleri. 1,5 yaşındaki bir çocuk yemekte ne kadar makarna yiyeceğine, hangi oyuncakla oynayacağına ya da yatarken hangi pijamasını giyeceğine karar verebilirken; 5 yaşında bir çocuk bunların yanında haftasonu için ailece gidilecek bir geziye ilişkin karar verme sürecine katılabilir. İkincisi ise çocukların yaşlarına göre seçeneklerin artırılması. 2 yaşında çocuğa “Bugün ne giymek istersin?” diye sorduğumuzda seçenekler gardıroptaki kıyafetlerin tamamı olmamalı. Bu yaşlarda sunulan iki seçenek karar verme becerilerinin gelişimini desteklemek için yeterlidir.
Özellikle ergenliğe doğru uzanan ilkokul döneminde çocukların yalnızca kendilerini ilgilendirmeyen, bir grubu ilgilendirecek kararlar alınmasına ilişkin sürece katılımları, grup içinde saygınlık hissetmeleri açısından önemlidir. Bu durumda “Gruptaki ya da ailedeki bütün çocukların isteklerinin yerine getirilmesi nasıl mümkün olabilir?” gibi bir soru akla gelebilir. Elbette bu mümkün değil. Grupla birlikte verilecek bir kararda fikrini söylemek ve söz konusu fikrin grup tarafından değerlendirilmesi de karar verme süreçlerine katılımın önemli bir boyutu.
Çocukların küçük yaşlarda en temel düzeyde katılabilecekleri karar verme durumları şu şekilde sıralanabilir:
- Oynayacakları oyun, grupla ya da yalnız oynama, sakin ya da hareketli bir oyun oynama…
En sevdiğimiz arkadaşlarımızla buluştuğumuzda biz onlarla sohbet ederken çocukların da anne-babalarının arasındakine benzer bir uyumla oynamalarını isteriz. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Biz annesi ile iyi anlaşıyoruz diye çocukların da benzer şekilde zaman geçirmelerini istemek adil değil. Çocukların kendilerini ilgilendiren pek çok konuda olduğu gibi kiminle, ne kadar, nasıl oynayacağına karar verme hakkı olduğunu aklımızdan çıkarmamalı ve onların kararlarına saygı duymalıyız.
- Bakımları ile ilgili her şey: banyo, yemek, altının değiştirilmesi, tuvalete gitme…
İnsanın ne yaparsak yapalım dışarıdan kontrol edemeyeceğimiz üç temel süreç vardır; bunlar tuvalet, yemek ve uyku. Çocukların bu konularda yetişkinlerin istediği kararı vermeye zorlanmaları, ikna edilmeden yapmaları için baskı yapılması karar verme becerilerinin gelişimini engellediği gibi aynı zamanda çocukların sosyal gelişimlerini de olumsuz etkiliyor.
- Herhangi bir konuda yardıma ihtiyacı olup olmadığına karar verme, herhangi bir şeyi isterse bağımsız isterse yardımla yapmayı tercih etme…
Herhangi bir konuda istemediği halde çocuğa yardım etmek çocuğun yetersizlik hissi yaşamasına neden olur ve en önemlisi bağımsızlaşmasının önündeki en önemli engeldir. Çocuğun kendi kendine yapabileceği her şeye (yemek yemek, elini yıkamak, giyinip soyunmak gibi) yalnızca gerektiğinde ya da yardım talep ettiğinde müdahale edilmelidir.
- Giyecekten oyuncağa kullanacağı materyale karar verme…
“Peki, 4 yaşındaki çocuğum kışın okula giderken sandaletlerini giymek isterse ne yapacağız?” Yemek yemek gibi kendi bakımına ilişkin konularda olduğu gibi ne giyeceğine karar verme sürecinde de uygun seçenekler arasından seçim yapmasını sağlamak yetişkinin sorumluluğudur. Ayakkabı dolabında yalnızca hava koşullarına uygun iki ya da üç seçenek arasından tercih yapmak bu yaştaki çocuklar için uygundur.
- Başka insanlar ya da arkadaşları ile etkileşime geçme ya da geçmeme…
Bu konuda çocuklardan çok erken yaşlarda geri bildirim alınabilir. Bir bebeğin, bir yetişkinin kucağında huzursuz olduğunu yüzünden anlayabilir ve verdiği karara saygı duymamız gerektiğini hatırlayabiliriz. Kültürel olarak bizim de sıkıntı yaşadığımız bir nokta olarak çocuğun istemediği kişilerle etkileşime zorlanması aynı zamanda istismarın da konusudur. Çocuğun bir yetişkin tarafından öpülüp öpülmeyeceğine, istemediği bir akranla oyun oynayıp oynamayacağına karar vermesine izin verilmemesi, ileride kiminle evleneceği konusunda da destek vermenizi gerektirebilir.
Ezgi Fındık