Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Aileleri Nasıl Etkilemektedir? -Seren Sezerler

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU AİLELERİ NASIL ETKİLEMEKTEDİR?

 

Aile bir toplumun en önemli yapı taşıdır. Çocuk ilk olarak aile içinde var olur. Çocuğun her
türlü fiziksel, duygusal, duyuşsal, bilişsel, sosyal ve tinsel ihtiyaçları aile içinde anne ve baba
tarafından karşılanır. Çocuk aileye girdiği andan itibaren yaşamının sonuna kadar ebeveynleri
ile kurduğu ilişki ve ihtiyaçlarının karşılanabilmesi hem çocuğu hem anne ve babayı hem de
kardeşleri dolayısıyla ailedeki işlevselliği etkiler.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu( DEHB) günümüzde çocuklarda en sık görülen
önemli ruhsal bozukluklardan biridir. Genellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ortaya
çıkmaktadır. Müdahale edilmediği ve gerekli önlemler alınmadığı durumlarda hem çocuğun
hayatını gerek bireysel gerek sosyal gerek eğitim hayatı olsun, hem de çocuğun çevresini
ciddi boyutlarda etkileyebilmektedir. Hem aileler hem de eğitim kurumları bu tanıyı fazlasıyla
önemsemektedirler.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), genellikle çocukluk döneminde
görülüp tanı konulan dikkati sürdürmede aşırı güçlük çekme, kontrolsüz veya dürtüsel
davranışlar ve unutkanlık ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olarak
tanımlanmaktadır. DEHB çocuğun yaşamında hem gelişimsel hem işlevsel zorluklara yol
açarak akademik başarıda düşüşlere, sosyal uyumsuzluğa, aile içi çatışmalara ve bunun
sonucunda aile içinde problemlere sebep olabilmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin
çocuk üzerindeki olumsuz etkileri bu tanıyı almış çocuğa sahip anne ve babaları da olumsuz
etkileyebilmektedir.
Çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtileri küçük yaşlardan itibaren
kendini göstermeye başlasa da aileler genel olarak bir uzmana başvurmayı okul çağına
girildiğinde ve hiperaktiviteye dikkat eksikliği de eşlik etmeye başladığında tercih eder.
Çok yönlü değerlendirmelerden sonra DEHB tanısı alan bir çocuk ve aile için neredeyse hayat
yeniden şekillenebilir. Aile için bu süreç oldukça stres yaratan bir durum haline gelebilir.
Çünkü bu süreçte anne ve babaya bir takım sorumluluklar yüklenir.
Aile bu süreçte pek çok aşamadan geçer ve bu süreçlerin hepsinden farklı şekilde etkilenirler.
Tanının şiddeti, tanıya eşlik eden eş tanılar ve çocuğun etkilenme düzeyi aileyi farklı
boyutlarda etkiler.

Ailenin tanıyı öğrendiklerinde ilk verdikleri tepki şok tepkisi olur. Anne ve baba çocuklarının
aldığı tanıyı kabullenmekte güçlük çekebilirler. Bu süreçte kendilerini çaresiz ve yetersiz
hissedebilirler. Bir süre sonra aile inkar aşamasına girer genellikle çocuklarında bir problem
olduğunu reddedip bunun doğal gelişimi olduğunu, mizacının böyle olduğunu öne sürebilirler.
Bu süreç ailenin durumu reddedip bahaneler buldukları süreçtir. Aynı zamanda ailenin tanıyla
beraber tedaviyi de reddettikleri dönemdir. Aile uzman yardımıyla da bir süre sonra çocuktaki
tanıyı kabul ettiği zaman hayal kırıklıkları ve üzüntü yaşayabilir. Bunu en çok etkileyen tanıya
eşlik edecek diğer eş tanılardır. Bununla beraber anneler kızgınlık ve suçluluk duyguları da
yaşayabilirler. Diğer çocuklar ile kendi çocuklarını karşılaştırıp öfkelenebilirler. Aile bir süre
sonra çocuklarındaki tanıyı kabul etmeye başlar. Çocuğun aldığı tanıyı kabullenmeye
başlamak, çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslamamak ve çocuklarını oldukları gibi
benimsemek ailenin süreci daha kolay kabullenmesi sağlar.
Ailede DEHB tanısının kabullenilme süreci tıpkı bir travma tepkilerine benzetilebilir. Diğer
çocuklardan farklı belirtiler gösteren ve bu belirtilerle birlikte fiziksel, duygusal, bilişsel ve
sosyal olarak etkilenen çocuk kadar aile de fiziksel, duygusal, bilişsel ve sosyoekonomik
olarak etkilenir.
Uzmanlar, farklı gelişen ve özel eğitimlere ihtiyaç duyan çocukların ebeveynlerinin yaşadığı
kabul sürecini ‘psikolojik bir kayıp’ olarak nitelendirmektedir. Özel ihtiyaçları olan bir
çocuğa sahip olmak bir aile için kimi zaman ailenin beklediği, istediği sağlıklı çocuğu
kaybetmesi olarak yorumlanmıştır.
Tanı kimi zaman aileyi üzmekle birlikte rahatlatabilir. Çünkü aile neden çözüm bulamadığına
dair net bir bilgi edinmiş olur ve bir tedavi sürecine girebilir.
DEHB uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç duyulan ve süregelen bir bozukluktur. Bu bozukluk
süresince çocuğun tek bir ihtiyacının olmaması ve tek bir alanda değil çoklu olarak
problemler yaşaması ailenin pek çok alanda işlevselliğini yitirmesine neden olabilmektedir.
Yaşanılan stres depresyon ve anksiyete bozukluğu riskini artırabilmekle birlikte ebeveynlik
algısını etkileyerek aile içindeki roller ve üstlenilen görevler konusunda anne ve babaların
karmaşa yaşamalarına sebep olabilmektedir. Dehb’nun tedavi sürecinde medikal ve bireysel
yardımların yanı sıra aile işlevselliği de bu açıdan önemli bir yer tutmaktadır. Anne ve babanın ebeveynlik algıları, öznel iyi oluşları çocuğu ve aileyi doğrudan etkileyen faktörler
olduğundan özellikle dikkate alınmalıdır.

Uzman Psikolog-Seren Sezerler